Ana içeriğe atla

"JUST WHAT DO YOU THINK YOU’RE DOING DAVE?"

(English Version)

Another movie from STANLEY KUBRICK which lives up to expectations. I felt like it was a compulsory to write my thoughts about this often criticized movie.
Being made and directed by Stanley Kubrick in 1968 is about the epic drama of adventure and exploration. 2001: A SPACE ODYSSEY ,roles played by Keir Dull, Gary Lockwood, William Sylvester, enriches the fantastic film category. At the beginning it is understood that the theory of Darwin is accepted.



It is about a notion called ‘ Hyperanthropos’ meaning a super human-being; embodied by Dave. In their most primitive period, the trade starts with a ‘bone’ and concludes with ‘space toys’. Indeed, it’s a presumptive ending.

Eternal recurrence mentions that the evolution of humanity always and endlessly repeats itself. As Heraklitos said :’Change is the only constant.’ We can also speak of eternal recurrence in the last scenes of the movie. Our main character Dave plays his middle ages, his elderliness and his death in a super green and modern decorated room. At the very end he transforms into an embryo and waves to the audience conspicuously.



The scene that a homosapien throws the bone in his hand to the air with a big victory, is a huge work of brain. Stanley Kubrick passes directly to the space and shows a vehicle in the shape of a satellite. In fact it’s a nuclear weapon. Well, instead of talking about tools such as fire, wheel, gunpowder and weapon; Kubrick passes directly to the nuclear weapon and only in 5 seconds he reports all the history of human-being. Just after this scene a spacecraft which is heading upwards illustrates that we exist in space, in other words that we are present at the top of the evolution. Year 2001.



Then, we come across an artificial intelligence named HAL9000. We can observe the conflict between human-being and a robot which is made by humans. HAL9000 affirms that it never does any mistake. But in its first mistake it is wanted to be killed by humans. HAL which has emotions and sensations reaches the level of dominating people; it doesn’t open the doors to Dave. And it brings the question ‘if there is a threat to humanity and its developed creative intelligence in this period of the evolution’.

There’s something absolute that from an abstract thought coming from our brains, we have created a concrete object and at the end this object has transformed into a living being which has its own soul and that’s how we became God, i mean,sort of. The symbol of imitated humanity ,Dave,finally 
manages to overcome the robot with the help of a screwdriver.
Only with a simple screwdriver. After Hal’s death human becomes lonely in space.



To talk about the blockstone, it has no special meaning actually. It’s one of the accustomed objects that Kubrick used. He allows people to solve this mystery. In my opinion, blockstone is a metaphor symbolizing the eternal enigma. It represents all secrets that even though one of it is solved,the other one would stay in the darkness. The thing that draws my attention is that the similarity between monkey’s and human’s  hesitation of touching the blockstone in different scenes.




















In addition to, the reason why the visuality of the film is adequate ,lies under the fact that Kubrick uses lots of symmetry.




Once again,this stratified film has taken 4 Oscar nomination for
Best visual efect
Best scenario
Best art director
Best director.

You can reach the link from here:



Thanks. I hope you enjoyed:) Stay tuned! All love. B





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

‘SAATLERİ AYARLAMA ENSTİTÜSÜ’ ADLI ROMANIN İNCELENMESİ

ESER İNCELEMEYE HAZIRLIK AŞAMASI Eserdeki zaman, mekân:       ZAMAN: Romanın birinci kısmı olan ‘Büyük Ümitler’ Tanzimat öncesini konu alırken ‘Küçük Hakikatler’ ve ‘Sabaha Doğru’ bölümleri Tanzimat dönemini, son bölüm olan ‘Her Mevsimin Bir Sonu Vardır’ ise Cumhuriyet döneminin başlarını ve devamını işler. MEKAN: Hayri İrdal’ın bir mekana ait hissedemeyişi ilk olarak çocukluğunun geçtiği ev de başlar. Başta Mübarek adlı ayaklı duvar saati olmak üzere duvarlardaki küçüklü büyüklü yazı levhaları, yerdeki hasırlar, onların serin ve rutubetli kokusu, oda ve merdiven kapılarındaki kalın perdeler, caminin yanı başındaki evlerine küçük bir mescit hâli verir (sayfa 24-25). Aile fertlerinin, özellikle babasının da rahatsız olduğu bu durum, Hayri İrdal’ın evden uzaklaşıp başka ortamlara girip çıkmasına sebep olur. Hayri İrdal, askerden döndükten sonra kalmaya başladığı Abdüsselam Bey’in konağı nda eşiyle birlikte istemeye istemeye yaşar. Bunun yanında konaktaki huzurs...

L’ANALYSE DU CHANSON “LE VENT NOUS PORTERA” - NOIR DESIR

Noir Désir est un groupe de rock français originaire de Bordeaux, formé dans les années 1980 et dissous en 2010. Il se compose de Bertrand Cantat (chant, guitare et harmonica), Denis Barthe (batterie), Serge Teyssot-Gay (guitare) et Frédéric Vidalenc (basse) remplacé par Jean-Paul Roy à partir de 1996. Noir Desir - Le Vent Nous Portera Je n'ai pas peur de la route Faudrait voir, faut qu'on y goûte Des méandres au creux des reins Et tout ira bien **Le vent l’emportera 1.STROPHE Dans cette strophe il existe 3 vers de 7 syllabes et un de 5 syllabes donc c’est une strophe irrégulière. Il y a des rimes plats: “route/goute” “reins/bien”. “Reins/bien” sont des rimes pauvres; “route/goute” sont des rimes suffisantes. Cette strophe est une quatrain. On voit allitération en ‘r’. “Je n'ai pas peur de la route” nous montre qu’elle est courageuse; on comprend la naïveté et l’insouciance de la jeunesse. Elle a aussi envie de découvrir de partir à l’a...

“SAVAŞ BARIŞTIR ÖZGÜRLÜK KÖLELİKTİR CAHİLLİK GÜÇTÜR”

Sıklıkla tekrarlanan bu sözler George Orwell ’ın kült kitabı, roman türüne  farklı bir boyut katmış olan 1984 ‘e ait. Güncelliğini hiç yitirmeyeceğine inandığım, bizlere bir ikaz lambası olan bu kitap hakkında yorum yapmadan duramadım.  Öncelikle bu kitabın sivrilen özelliği günümüz dünyasının ve geleceğin en yalın gerçeklerini çarpıcı bir şekilde okuyucuyla buluşturması. Birçok yeni kavramla karşılaştığım bu kitap,  çağa ayak uydurabilmiş ve uzun süre raflardan kalkmayacak bir eser. Bağnazlık kavramı ise bu romanın anahtar kelimelerinden. Bağnaz insanlar toplumsal olaylarla yeteri kadar ilgilenemedikleri için kendilerine dayatılan bütün gerçeklere gözleri kapalı inanıyorlar; belki de içten içe işlerine geliyor. Bir nevi at gözlüğü takıyorlar; çarpıtılan gerçekler onların beyinlerine bir flash bellekle aktarılıyor sanki. Böylelikle hiç düşünmelerine gerek kalmıyor; kendi beyinlerini Parti ’ye teslim edip mışıl mışıl uyuyorlar. Kanımca böyle insanlar...

ÇOK AZ BİLİNEN MÜNAZARA TEKNİKLERİNİ ÖĞRENMEK İSTER MİSİNİZ???

Buyrun gelin!.. Galatasaray Üniversitesi’nde katıldığım bir konferanstan aldığım notları sizin için derledim. Keyifli okumalar… B HSK: Uyuşturucu kullanmak serbest olmalıdır.  Örn: Hollanda’da serbest, Hollanda gelişmiş bir ülke->        Argüman değil,örnek. Bir zevktir, devlet karışamaz             ->   Ne değişecek? Yasak meyve,cezbedici                   -> Nasıl etkilenecek? Bireysel özgürlükKim etkilenecek?                                                           ->       KÖTÜ                   -> İYİ                             ...

BAUDELAIRE “AŞIKLARIN ÖLÜMÜ” ŞİİR İNCELEMESİ

Charles Baudelaire (1821 – 1867 ) 19. yüzyılın en önemli Fransız şairlerindendir.  “Aşıkların Ölümü (La Mort Des Amants)” 9 Nisan 1851’de “ Topluluğun Mesajı ”nda  Charles Baudelaire ’in “ Kötülük Çiçekleri ” nin ölümü anlatan 5. bölümünü açmıştır. Şair  ölümün tek gerçeklik olduğunu  göstermiştir.  Aşıkların Ölümü Yatağımız olacak ,hafif kokuyla dolu,  Divanımız olacak ,bir mezar gibi derin;  Bizim için açılmış, en güzel iklimlerin  O garip çiçekleri süsleyecek konsolu.  Son sıcaklıklarını sarf ederek hovarda,  Birer ulu meşale olacak kalplerimiz;  Çifte ışıklarından gidip gelecek bir iz  İkimizin ruhunda, o ikiz aynalarda.  Pembe, lahuti mavi bir akşam saatinde,  Veda'la dolu, uzun bir hıçkırık halinde  Yanacak aramızda bir tek şimşeğin feri;  Nihayet kapıları biraz aralayarak,  Sadık ve şen bir melek gelip uyandıracak  Buğulu aynaları ve öl...

TEXTE ARGUMENTATIF SUR LES INNOVATIONS TECHNOLOGIQUES

  (version  française)       L‘homme a toujours eu la tentation d’explorer, de créer quelque chose de nouveau, de developper sa façon de vivre et de dépasser ses limites… Actuellement, la presence des innovations technologiques dans nos vies est en plein essor. On peut des lors se poser la question suivante: “ Les innovations technologiques sont-elles nécessaires a l’avenir de l’humanité?” Dans un premier temps on parlera des avantages des innovations technologiques et puis nous montrerons les risques lorsqu’elles sont mal utili sées.        Les innovations technologiques permettent de nombreux avantages pour l’avenir de l’humanite.     Tout d’abord, les innovations technologiques participent au progrès de la médecine. En effet, elles donnent l’occasion aux médecins de mieux analyser les problèmes du patient par consequent les médecins peuvent soigner plus efficacement la maladie. Par exemple, les radiographies, les...

“Pekâlâ, hayat neden yaşamaya değer?” Woody Allen ve Manhattan

Bugün, küçüklüğümden beri hayranı olduğum Woody Allen ’ın filmlerinden Manhattan hakkında yazmak istedim. Manhattan, yapımcılığını Charles H. Joffe 'un, yönetmenliğini Woody Allen 'ın üstlendiği 1979 yapımı bir romantik komedi filmi. Oyuncu kadrosu Woody Allen, Diane Keaton, Michael Murphy, Mariel Hem ingway, Meryl Streep ve Anne Byrne ’dan oluşuyor.   42 yaşında olan Isaac Davis (Woody Allen) televizyon işinden bir roman yazmak için ayrılmış bir adamdır. 17 yaşında, kendisine aşık olduğunu söyleyen Tracy adında güzel bir kızla çıkar. Fakat sonrasında en yakın arkadaşının metresi Mary’le tanışır (Diane Keaton) ve ondan çok etkilenir. Mary Wilke her şeyi karıştıran élément pérturbateur ’dür. Agresif ve nevrotik bir gazetecidir. Birlikte güzel zaman geçirirler ama en son sahnede Isaac’in peşinden koştuğu kadın 17 yaşındaki Tracy’dir. Film Gershwin’in Rhapsody in Blue ’suyla başlar ve bu süreçten Manhattan’ı gösterir. Uzun bir süre boyunca bu şehri ve ka...

Pablo Neruda “Bu Gece En Hüzünlü Şiiri Yazabilirim” Şiir İncelemesi

Asıl adı Ricardo Eliezer Neftali Reyes Basoalto olan şair ve yazar Pablo Neruda , 12 Temmuz 1904 tarihinde Şili- Parral’da dünyaya gelmiştir. Babası bir demiryolu işçisi olan Neruda’’nın, annesi bir öğretmen olup; daha  çok küçük yaşta iken vefat etmiştir.  Pablo Neruda, edebiyata olan yatkınlığını diğer şair ve yazarlara oranla çok daha küçük bir yaşta belli etmiştir. Bu Gece En Hüzünlü Şiiri Yazabilirim Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim Şöyle diyebilirim: gece yıldızla dolu  Ve yıldızlar, masmavi titreşiyor uzakta Şakıyarak dönüyor gökte gece rüzgarı. 1-5. mısralar Şiir “Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim” dizesiyle başlıyor ve tüm şiir boyunca tekrar ediyor.  Gece hayali bir öge. Gece hem güzel hem de aldatıcı olabilir, Neruda burada ilişkisini geceye benzetmiş olabilir. “S” aliterasyonu gecenin sessizliğini yansıtıyor.  Bu dizeler aynı zamanda doğanın görüntülerini içeriyor: “yıldız, rüzgar, gök”   Bu görünt...

"Hey Cesur Yeni Dünya ki içinde böyle insanlar var!"

Aldous Huxley 26. Yüzyılın distopyasını anlatır Cesur Yeni Dünya'da. Hazcılık ilkesine göre hareket eden bir toplum yaratılmıştır. Toplum her açıdan kontrol altında tutulmuştur. Üreme, bedensel zevkler, insan ilişkileri... hepsi mükemmelleştirilmiştir. Mükemmelleştirilirken ise insani yanından uzaklaşmıştır. Yeni Dünya'da tanrı Ford'dur. Her şey belirli bir kurallar bütününe göre düzenlenmiş, insanlar sisteme uydurulmuş, uyuşturulmuştur. Manevi değerler ise yok olmuştur. Aile yoktur. Felsefe, sanat, edebiyat hepsi tehdit olarak algılanıp hafızalardan silinmiştir. Herkesin kesin olarak mutlu olduğu bir dünya vardır. Tek amaç stabil kalmaktır. "İstikrar" dedi Denetçi, "istikrar". Toplumsal istikrar olmadan uygarlık olmaz. Bireysel istikrar olmadan da toplumsal istikrar olmaz." Cesur Yeni Dünya toplumsal refahın bilimle, hipnodedyayla-uykuda eğitimle-, toplu doğumlarla, sınırsız tüketimle, mutluluk veren soma hapıyla, insanlara cins...

HERMAPHRODITE

1.  Hermaphrodite   is used to describe any person incompatible with the biological   gender binary but in medicine, it has recently been replaced by   intersex. 2.  Humans with typical reproductive organs but atypical clitoris/penis are called pseudohermaphrodites in medical literature.  3.  Pseudohermaphroditism also refers to a human possessing both the clitoris and testicles. 4.  This typically means that the organs on the inside are of one sex, while the organs on the outside are of another sex; for example, a hermaphrodite might have a penis and testicles, but inside, there are ovaries and possibly a uterus. 5.  In more rare cases, the chromosomes say a person is male or female, but the genitals say otherwise. 6.  In many of these cases, th...