Ana içeriğe atla

‘SAATLERİ AYARLAMA ENSTİTÜSÜ’ ADLI ROMANIN İNCELENMESİ


  1. ESER İNCELEMEYE HAZIRLIK AŞAMASI
  1. Eserdeki zaman, mekân:      
ZAMAN:Romanın birinci kısmı olan ‘Büyük Ümitler’ Tanzimat öncesini konu alırken ‘Küçük Hakikatler’ ve ‘Sabaha Doğru’ bölümleri Tanzimat dönemini, son bölüm olan ‘Her Mevsimin Bir Sonu Vardır’ ise Cumhuriyet döneminin başlarını ve devamını işler.
MEKAN:Hayri İrdal’ın bir mekana ait hissedemeyişi ilk olarak çocukluğunun geçtiği evde başlar. Başta Mübarek adlı ayaklı duvar saati olmak üzere duvarlardaki küçüklü büyüklü yazı levhaları, yerdeki hasırlar, onların serin ve rutubetli kokusu, oda ve merdiven kapılarındaki kalın perdeler, caminin yanı başındaki evlerine küçük bir mescit hâli verir (sayfa 24-25). Aile fertlerinin, özellikle babasının da rahatsız olduğu bu durum, Hayri İrdal’ın evden uzaklaşıp başka ortamlara girip çıkmasına sebep olur. Hayri İrdal, askerden döndükten sonra kalmaya başladığı Abdüsselam Bey’in konağında eşiyle birlikte istemeye istemeye yaşar. Bunun yanında konaktaki huzursuzluklarının diğer sebebi, Abdüsselam Bey’in “çocukların odası” adını verdiği odadır. Atılmayan bir sürü eşya bu odada tozlar içinde ve yığılı vaziyette durur. Bu odaya kimse girmek istemez. Hayri  İrdal’ın çoğu zaman karısı, baldızları ve çocuklarıyla yaşadığı ev, müdürü olduğu ve sadece Doktor Ramiz’in verdiği iki konferansla kapısı açılan Psikanaliz Cemiyeti (sayfa 143), ardından kendisini içinde bulduğu  İspirtizma Cemiyeti ve olan  Şehzadebaşı’ndaki kahve de kullanılan mekanlardandır.



b) Yazar hakkında bilgi: 


1901 yılında doğan Tanpınar, gençlik yıllarında Yahya Kemal ve Ahmet Haşim’in talebesi ve dostu olmuş, Batı edebiyatından Paul Valery ile Marcel Proust’u kendisine üstat olarak seçmiştir. Bu yazarlar edebiyatta güzellik ve mükemmeliyete ön planda yer verirler. Ahmet Haşim ile Yahya Kemal, Türkiye’de Paul Valery ile Marcel Proust Fransa’da edebiyatın politik ve sosyal gayelerin emrinde bir propaganda vasıtası olmasına karşı çıkmışlardır. Onlara göre edebiyat, tıpkı resim ve musıki gibi -güzel- sanat-tır. Onlardan farkı, boya ve ses yerine, insani ve hayatı anlatmada bu iki vasıtadan çok daha zengin olan dili kullanmasıdır. Tanpınar’ın tenkidi yazılarını okuyanlar, onun sık sık -dil- ve -mükemmeliyet- deyimlerini kullandığını görürler. Dil edebiyatın ifade vasıtasıdır. İyi yazar odur ki, kullandığı vasıtanın bütün imkanlarını bilir. Mükemmeliyete bu imkanları aramakla ulaşılır. Kelime, şiirde, adeta hassas terazi ile tartıldığı için, dilin imkanlarını en iyi bilenler şairlerdir.
Tanpınar bir sanatkar olduğu için, duygu ve düşüncelerinin teferruatını bütün girinti ve çıkıntıları ile verir. O yazılarında sık sık cümlelerini uzatmakla beraber, onları bir resim veya musıki parçasına yaklaştıran hayallere başvurur. Tanpınar’ın edebiyattan sonra en çok uğraştığı sanatlar -bir seyirci ve dinleyici olarak- resim ve musıkidir. Yazılarında bu iki güzel sanatın tesirleri açıkça görülür. Tanpınar son çağ Türk edebiyatında Halid Ziya Uşaklıgil’den sonra gelen en büyük -üslupçu-dur. Halid Ziya’nın nesirleri gibi onun nesirleri de -sanatkarane-dir, şiir kutbuna yaklaşır. Denemelerinde bile bu özellik kuvvetle hissolunur.
Tanpınar’ı sanatkarane üsluba götüren başlıca amillerden biri onun dünyaya bir ressam gözü ile bakmasıdır. Bir ressam için olduğu gibi, Tanpınar için de dünya bir ışık, şekil ve renk cümbüşüdür. Fakat Tanpınar tabiat ve insanın sadece dış görünüşüne bakmaz. Onların derinliğine de iner. Halid Ziya büyük bir yazar olmakla beraber, umumiyetle hayatın sathında kalmıştır. Onda Tanpınar’ın eserlerindeki baş döndürücü derinlik yoktur. Çok geniş kültüre sahip olan Tanpınar, tarih, psikoloji ve felsefeye de meraklı idi. Diyebiliriz ki, son çağ Türk edebiyatında beşeri kültür ile güzel sanatlara Tanpınar kadar ihtiras ile sarılan, onlarla ruhunu besleyen başka bir Türk yazarı yoktur. Hayatı bir sanat eseri kadar güzel bulan Tanpınar’ın içinde onun sırlarını araştıran bir filozof, psikolog ve sosyolog tecessüsü de vardı. O, bu cephesiyle Halid Ziya’dan ve diğer -üslupçu- yazarlardan ayrılır, onların çok üstüne çıkar.

Ahmet Hamdi Tanpınar, doğu ve batı kültürlerini sindirmiş ve bunlarla yepyeni senteze ulaşmış sanat ve fikir adamıdır. Milli tarih ve üslûba bağlı modern bir sanat kişiliğinin doğmasında 1919’dan beri hocası ve dostu olan Yahya Kemal’in etkileri çoktur.


c) Eserin türü:İki uygarlık arasında bocalayan Türkiye toplumunun tutumlarını, davranışlarını alaya alan eleştirel bir romandır.

2. TEKNİK TANITIM
Kitabın Adı: Saatleri Ayarlama Enstitüsü
Yazarı: Ahmet Hamdi Tanpınar
Yayınevi:Dergah Yayınları
Basım yeri-yılı: Beylikdüzü/İSTANBUL - 2015
Kaçıncı basım: 27. Baskı
Sayfa sayısı:382
Varsa bölümleri:  Birinci Bölüm: Büyük Ümitler
                            İkinci Bölüm: Küçük Hakikatler
                           Üçüncü Bölüm: Sabaha Doğru
                           Dördüncü Bölüm: Her Mevsimin Bir Sonu Vardır
         

3. ESERİN İNCELENMESİ
  1. Olay Dizisi (Olay Örgüsü):Hayri İrdal bir saatçinin yanına çırak olarak girer ve saatlere ilgi duymaya başlar. 1. Dünya Savaşı’nda askere gider sonra tekrar İstanbul’a döner.Abdüsselam Efendi’nin kızı Zehra’yla evlenir ancak Zehra ölür. İspiritizma Cemiyeti’ne gidip gelir. Orada ikinci karısı olacak olan Pakize Hanım’la tanışarak evlenir.Bir gün bir arkadaşı onunla Halit Ayarcı’yı tanıştırır ve bu tanışma Hayri İrdal’ın hayatında bir dönüm noktası olur. Halit Ayarcı, Hayri İrdal’ın parasızlığına çözüm olsun diye Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı bir kurum oluşturur ve başına da Hayri İrdal’ı getirir. Karısının onu Halit Ayarcı’yla aldattığını anlayamaz.Daha sonra Amerika’dan bir ekip gelip Enstitü’nün işlevinin kalmadığını, kapanmasının daha doğru olacağını bildiren bir rapor hazırlarlar. Enstitü kapatılacakken Halit Ayarcı devreye girer ve kapanmasına engel olur. Enstitü’de çalışan ne kadar insan varsa hepsi tasfiye komisyonunda yer alarak işlerini kaybetmezler.

Eserin Planı: Eser Hayri İrdal’ın çocukluğuyla başlar. Saatlere karşı büyük bir ilgisi olan Hayri İrdal saatlerle kafayı bozup bütün yorumlarını saatlere göre yapmaya başlar. Kendisine en yakın hissettiği, onda en büyük tesiri bırakan saat ise Mübarek’tir. Bu saat Hayri İrdal’ın babasına dedesinden kalan ayarlı bir duvar saatidir. Bir gün ustası Nuri Efendi vefat eder.  Daha sonra mahkemeye verilir. Nedeni de şudur, Hayri İrdal bir iş arkadaşıyla dalga geçmek için Şerbetçibaşı Elmasından bahseder. Akli dengesinin yerinde olmadığına kanaat getirilince adli tıpta Doktor Ramiz’le tanışır. Çok sıkı dost olurlar ve sürekli Doktor Ramiz’in arkadaşlarının bulunduğu kıraathaneye giderler. Burada İspiritizma Cemiyeti’ni kurarlar. Hayri İrdal, Halit Ayarcı’yla burada tanışır ve hayatı değişir…

İlişkiler Şeması:             
Hayri İrdal
Halit Ayarcı
Doktor Ramiz
Mübarek
Emine Hanım (Hayri İrdal’ın ilk eşi)
Pakize Hanım (Hayri İrdal’ın ikinci eşi)
Zehra ( Hayri İrdal’ın kızı)
Halide( Hayri İrdal’ın kızı)
Ahmet( Hayri İrdal’ın oğlu)
Cemal Bey (Hayri İrdal’ın eski patronu)
Muvakkit Nuri Efendi(Hayri İrdal’ın yanında çalıştığı saatçi)
Selma Hanım (Cemal beyin eşi, Hayri İrdal’ın aşkı)
Zarife Hanım(Hayri İrdal’ın halası)
Naşit Bey(Halasının ikinci eşi)
Numan Bey
Numan Bey(Hayri İrdal’ın dedesi)
Tevkii Ahmed Efendi(Hayri İrdal’ın babasının dedesi)
Seyit Lütfullah(Hazine hikâyeleri anlatan biri)     


b) Kişi Çözümleme:

  I.         Derecede Kahraman: Hayri İrdal
Fiziksel Özellikleri: Şapka takar. Orta halli olduğundan kıyafette aşırılığa kaçmaz fakat daha iyi para kazanmaya başladıkça daha iyi giyinir.
Toplumsal Özellikleri: Çok saygın, kabul görünen biri olarak sayılamaz. Durgundur. Suya sabuna dokunmayan biridir. Toplum tarafından fazla ehemmiyet verilmez. Karısının tarifiyle sünepedir. Zamanında bankada çalışmış daha sonra, Halit ayarcıyla birlikte Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nü açmıştır. Ancak Saatleri Ayarlama Enstitüsü kurulduktan sonra herkes tarafından takdir edilen değer verilen biri olmuştur. Karısının gözünde artık bir kahraman olmuştur.
Ruhsal Özellikleri:Geleneksel, yeniliğe ayak uyduramamış bir tiptir. Ön yargılıdır.Yeni ve eski arasında sıkışmış, eskiye daha bağlı, değişime ayak uyduramayan, itirazda bulunan biridir. Kişiliği tam oturmamış Hayri İrdal daha çok babasının üzerinde kurduğu baskıdan dolayı çalkantılı bir kişiliğe sahiptir. Kendi kişiliğini oturtmadığı içinde başkaları tarafından yönetilmeye mahkûm olmuş bu yüzden kullanılmış olmanın dayanılmaz acısı içerisindedir. Hayata bakış açısı karamsardır. Karısının ölümüyle hayata dair istekleri bitmiştir. Kendi deyimiyle olabileceğin en kötüsü olduğu için artık hürdür.





II.        Derecede Kahraman: Halit Ayarcı
                        Fiziksel Özellikleri: Aydın görünüşlü, giyime kuşama dikkat eden, özenli, yakışıklı biridir.
Toplumsal Özellikleri:Karşılaştığı her durumu kendi lehine çevirmeyi bilen, çevresindeki insanlar üzerinde etkili olabilen, hali hazırda işleri yapmaktansa yeni bir iş icat etmek  isteyen biridir. Bu özellikleri onu başarılı yapmıştır. Yenilik taraftarı ve azimli olması sayesinde Hayri İrdal ile birlikte Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nü kurmuştur. Yenilikçi ve Avrupalı bir aydın havası içerisindedir. Realist bir yaklaşımı tercih eden Halit Ayarcı en saçma uğraşı bile süsleyerek satan bir tiptir. Yani reklam yapmasını çok iyi bilir .Pazarlama ve ikna kabiliyeti çok iyidir.
Ruhsal Özellikleri:Dışa dönüktür. Analiz yeteneği gelişmiştir. Kurnazdır; aynı zamanda insanlar üzerinde tesir etmekten hoşlanır. Düşünmeden, teoriden çok anında harekete geçmeyi, yapmayı, yaratmayı düşünür. Başarıya ulaşmada her yolu mubah gören, gerektiğinde yalan söylemeyi de bilen biridir. Girişken ve olayları okuyarak kendine bir çıkar yol bulabilecek yetenekte biridir.
        
 III.      Derecede Kahraman: Doktor Ramiz
Fiziksel Özellikleri: Otuz yaşlarında, hafif sarı esmer, tıknazlığa doğru gidebilecek yapıda, ortadan uzun boylu genç bir adam.
Toplumsal Özellikleri:Aydın sayılabilir. Freud’un psikanaliz kuramını öğrenmiştir Avrupa’da fakat ülkesinde bu öğrendiklerini kanıtlayabilmesi için ortam bulamamıştır. Aynı zamanda tıp tahsilini de Avrupa’da yapmıştır.
Ruhsal Özellikleri:Temizlik hastası, sürekli elini yıkayan, kolonya ile elini temizleyen, tırnaklarını çakısıyla temizleyen eşyalarını bir çantada taşıyan saplantılı bir tiptir.

c) Çatışmalar: 
  1. Karakterlerin kendileriyle, diğer insanlarla, toplumla, doğayla, doğaüstü güçlerle çatışmaları…
Hayri İrdal roman boyunca bir kararsızlık, ikilem halindedir; Nuri Efendi’nin ve Halit Ayarcı’nın düşüncelerini sorgular fakat bir taraf tutamaz da. Nuri Efendi ile Halit Ayarcı arasında sıkışıp kalmış gibidir. Eski ile yeni arasında, aileden ve Nuri Efendi’den aldığı değer yargıları ile Halit Ayarcı’nın değer yargıları arasında bir ikilemdir bu. Bununla birlikte eskiyi ve manevi değerlerini savunmaya devamı etmesi de karnını doyurmaya yetmeyecktir. Bunun için harekete geçmesi, yeniliğe ayak uydurup kendine bol kazançlı bir iş bulması gerekecektir. Halit Ayarcı ve çevresinin yeniliğe, kazanmaya endeksli değer yargılarına uyum göstermesi hâlinde, her ne kadar vicdanen rahatsız olsa da refaha erişecek, ailede ve toplumda saygınlık kazanacak, hatta farklı ülkelerde de tanınacaktır.

Dr Ramiz, Hayri İrdal mahkemeden hastahaneye sevk edildiğinde hastalığını bulmak için psikanaliz yöntemini kullanmıştır. Bunun sonucunda Hayri İrdal’la Dr Ramiz arasında şu konuşma geçer ve Dr. Ramiz teşhisi koyar:
_ (…) Baba olamamışsınız… Baba olunca geçer…
_ Baba olamadım mı? İki çocuğum var… Hem ikisinin de adını ben koydum… İnsaf edin Ahmet’in adını ben koydum.
_ Abdüsselâm Bey öldüğü için… Mamâfih sonuncu babanızın ölümüyle size bir nevi istiklâl ve olgunluk gelmiş olabilir. Mesele şimdi bu kompleksin neticelerinden kurtulmanızda. Zaten şuur altında bir hâdise olduğu için kendi kendisi kaldıkça ehemmiyetsiz bir şeydir. Ehemmiyetsiz ve hatta tâbii bir şey. Bilhassa bugünkü cemiyetimizde. Çünkü içtimâi şekilde bu hastalık hemen hepimizde var. Bakın etrafa hep maziden şikâyet ediyoruz, hepimiz onunla meşgulüz. Onu içinden değiştirmek istiyoruz. Bunun manası nedir? Baba kompleksinden başka bir şey mi? ( s.112)
Tanzimat döneminin insanları kendileriyle bir çatışma halindedir. Onların durumunu Hayri İrdal temsil eder. Baba kompleksi, imparatorluğa duyulan kompleksi belirtir. Çünkü bu dönemin insanları değişmeye eğilimli fakat bunun nasıl bir süreç olduğunu ve ne yöde gideceği hakkında bilgi sahibi değiller. Baba kompleksinde de, babayı beğenmeme gibi bir durum var ama bir türlü yetişkin olamama durumu da söz konusu. Bu dönemin insanlarının bu bunalmış, bocalayan hâllerini ve geçmişi inkâr ederek değişmeye çalışmaları eleştirilmektedir. Çünkü geçmişi tamamen silerek bir yere varılamayacağı savunulmaktadır. Eğer Batı’yı örnek alacaklarsa geçmişlerini silmemeleri gerektiğini zira Batı’nın geçmişine çok bağlı olduğunu gösterir. Yani burada baba kompleksi metafor olarak kullanılmıştır. Dönemin insanlarının geçmişi tamamen silerek değişmeye çalışmaları, Hayri İrdal’ın babası hakkındaki düşünceleri verilerek eleştirilmiştir.

2. Eserdeki fikir çatışmaları, eserde tartışılan dünya görüşleri, karşıtlıklar…
Romandaki en belirgin karşıtlıklardan biri doğru-yalan, bir diğeri ise hayal-gerçektir. Örnek verecek olursak Abdüsselam Bey ve arkadaşları bir hazinenin peşinde koşar ve altın imal etmeye çalışırken, bu çabalarının boş birer hayal olduğunun farkında değildirler. Halit Ayarcı, yenilik düşüncesiyle içi boş bir kurum yaratırken (kahvenin, psikanaliz derneğinin, ispritizma derneğinin ve saat sevenler derneğinin de içi boştur), bu kurumun işe yarayacağına gerçekten inanmıştır. Şu anlamda ki, bu kurumda somut bir iş yapılmasa bile, insanlar yenilik fikrine, “modern” olana alışacaklar, değişimi benimseyeceklerdir. Bu durumda gerçekten çalışarak, üreterek kazanmak, değer verilen bir şey olmaktan çıkacak, üretmeden kazanmak daha değerli hâle gelecektir. Kendi değer yargıları ve doğruları paralelinde bu duruma karşı çıkan, eleştiren insanlar ise dışlanacaklardır. 

Aynı zamanda romanda kimin akıllı, kimin deli; kimin normal, kimin anormal olduğu da birbirine karışmıştır. Psikanaliz uzmanı Doktor Ramiz mi delidir, yoksa onun hastası konumundaki Hayri İrdal mı? Şaka olsun diye “Şerbetçibaşı” elmasından söz eden Hayri İrdal mı anormaldir, yoksa onun bu sözüne inanıp hayatı boyunca bu konuyu öne sürenler mi? Bu arada Hayri İrdal da kendi yaşamında deli-akıllı, normal-anormal hâller arasında gidip gelmektedir. Kimi zaman Saatleri Ayarlama Enstitüsü fikrinin saçmalığını öne sürmekte, kimi zaman onun en inançlı savunucusu olmaktadır. Kimi zaman karısının kendini aldattığını fark etmemekte, kimi zaman o da karısını aldatmaktadır. 
Romanda yaratılan bu çelişkili durumlar, bir anlamda Türk toplumunun gel-gitlerini, karmaşasını, karmaşıklığını gösteren birer anlatım unsuru olarak kullanılmıştır.. 

Eserde yaşanan fikir çatışmalarından birisi ise saat şeklinde binalardan oluşmuş bir mahalle plânlayan Hayri İrdal ve Halit Ayarcı’nın tepkiyle karşılanmasıdır. Çünkü herkes kendi çıkarını düşünmektedir ve evlerini çocuklarına, torunlarına bırakacaklarını söyleyerek buna izin vermezler. Oysa enstitüdeki tüm yeniliğin yanında olan insanlar kendi çıkarları söz konusu olduğunda yeniliğe karşı tepki göstermektedirler. Romanda bu duruma karşı çıkan bu karakterler üzerinden yenilik taraftarı olup da kendi çıkarları söz konusu olduğunda geri adım atan insanlar eleştirilmektedir. Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nü denetlemeye gelen Amerikan heyeti bu enstitüyü gereksiz bulur. 

d) Eserde Gördüğümüz Dönem Özellikleri:  Romanın geçtiği dönemlerde Türkiye modernizme geçişi tartışıyordu. Köyden şehre göç, şehir kenarlarındaki gece kondular, eksik Batılılaşma gibi konular henüz yerli yerine oturtulmadan böylesi bir romanı tasarlayıp kaleme almak Tanpınar’ın başarısının en ciddi göstergesi herhalde.
Osmanlı’dan başlayıp Türkiye Cumhuriyeti’yle en azından nihayete ermiş gibi görünen Batılılaşma serüvenimizin Cumhuriyet’in ilk yıllarında aldığı biçimi konu alıyor bu muhteşem eser. Halit Ayarcı’nın kimliği, kişiliği, hayata bakışı roman içindeki işlevi ve biraz daha ayrıntı düzeyde Doğu’nun şahsında geleneksel olanla, Batı’nın şahsında modern olan arasına sıkışmış Türk insanının içinde bulunduğu ikilem romanın içeriğini oluşturuyor.

‘Müessesemize tam referansı olmayan, iyi tanımadığımız kimse giremez. Bunun için de prensibimiz gayet sağlam. Memurlarımızın yarısı, kendi akraba ve yakınlarımız olacak. Yarısı da dışarıdan güvendiğimiz yüksek insanların tavsiyelileri.’(s.236)
Bu alıntıdan da anlaşılacağı üzere Halit Ayarcı karakteri üzerinden o dönemin kapitalizmi ve akraba kayırmacılığı eleştirilmektedir. Müesseseye sadece akrabaların ve tavsiye edilen kişilerin alınması, kapitalizmin bir göstergesidir ve romanda bu durum eleştirilmektedir. Halit Ayarcı karakteri, bu sözleriyle o dönemde çoğu insanın sahip olduğu kapitalist bakış açısını temsil etmektedir.

Abdüsselâm Bey’in konağı, dağılması yönüyle Osmanlı bünyesindeki milletlerin Osmanlıdan ayrılmasını temsil eder. Romanda bu konaktan dağılan insanlar (Abdüsselâm Beyin akrabaları) Osmanlı bünyesinde bulunan milletlerin dağılmasıyla özdeşleştirilir. Ayrıca “bu bölümde imparatorluğun bozulan iktisadi düzenine örnek olarak İrdal’ın ailesi ve aile dostlarının mali durumlarının giderek kötüleşmesi ve bu nedenle onların ‘büyü, tılsım, simya’ gibi akıl ve bilim dışı yöntemlere başvurarak sorunları çözmeye çalışmaları işlenir”. Romanda Abdüsselam Bey, Aristidi Efendi ve Seyit Lütfullah’ın bozulan ekonomik durumları karşısındaki tutumları, bilim ve akıl dışı yöntemlere başvurmayı simgelemektedir. Bu dönemde görülen tılsıma, büyüye ve simya gibi şeylere inanmak ve bunlarla uğraşmak bu karakterler sembolize edilerek eleştirilmiştir. Bunların dışında romanın anlatıcısı ve başkarakteri olan Hayri İrdal üzerinden hurâfe ve boş inanç eleştirisi yapılmıştır. Hayri İrdal, boş inancın eleştirisinde o dönemi anlatan bir sembol olarak kullanılmıştır.

e) Eserde yer alan “özdeyiş” niteliğindeki sözler ve açılımları, hangi dünya görüşünü yansıttığı
Halit Ayarcı: “hiçbir şey yapmayın, yalnız inanın. Bize bu yeter. (….) Çünkü evvela inanç lazım.” Bu sözde insan ile gerçeklik arasındaki bağın inanç üzerine temellenmesi gerektiğinden bahsediliyor.
Hayri İrdal’ın “Artık Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nü sorgulamıyorum, hatta seviyorum” Bu sözde ise sadece düşüncenin değil eylemin de düşünceyi nasıl yönlendirebildiğinin altı çiziliyor.
"Saatin kendisi mekân, yürüyüşü zaman, ayarı insandır…'
Bu söze göre ise zaman ve mekân, insanla mevcuttur. Saat insana göre işler. Saatin ayarı insana göre yapılır. 



f) Eserdeki Olay/ Olaylar: “Ne, niçin olmuş?”
-Kahramanın başına gelenlerin sorumlusu kimdir?
Kahramanın başına gelenlerin sorumlusu Halit Ayarcı’dır. Halit Ayarcı’yla tanışması, onunla birlikte Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nü kurma hayalini beraberinde getirmiştir.
-Kahramanın değişim nedenleri nelerdir?
Teni ile eski arasında ikilemde kalan Hayri İrdal, arkadaşı Halit Ayarcı’nın aydın fikirlerinden ve  yenilikçi karakterinden çok etkilenmiştir. Aynı zamanda sadece geleneğin, manevi değerlerin, geçmişin para kazandırmayacağının, fayda sağlamayacağının bilincine varmıştır. Bu nedenle yeniliğe ayak uydurmaya başlamış ve arkadaşıyla Saatleri Ayarlama Enstitüsünü kurmuştur.

g) Eserin bütününe hakim olan dünya görüşü (akım)
“Saatleri Ayarlama Enstitüsü” Tanzimat öncesinden Meşrutiyete, oradan Cumhuriyete uzanan doğu-batı ikilemindeki toplumsal kimlik arayışımızın betimlemesini, modernleşen hayatta insan ilişkilerini ve yeni oluşuma ayak uyduramayan insan tiplerinin toplumdan dışlanışını, modernleşme nesnesi durumundaki “zaman” kavramıyla ilişkilendirerek, görünen gerçeği birtakım semboller vasıtasıyla dile getirmektedir. Şunu diyebiliriz ki esere hakim olan dünya görüşü realizmdir. Fakat bu katkısız bir realizm değildir. Bir bakıma realizmin harmanlanarak yeniden ortaya konulmasıdır.
 Halit Ayarcı, Hayri Bey’e realist olmanın ne demek olduğunu anlatıyor :
- Realist olmak hiç de hakikati olduğu gibi görmek değildir. Belki onunla en faydalı şekilde münasebetimizi tayin etmektir. Hakikati görmüşsün ne çıkar? Kendi başına hiç bir manası ve kıymeti olmayan bir yığın hüküm vermekten başka neye yarar? İstediğin kadar uzatabileceğin bir eksikler ve ihtiyaçlar listesinden başka ne yapabilirsin? Bir şey değiştirir mi bu? Bilakis yolundan alıkoyar seni. Kötümser olursun, apışıp kalırsın, ezilirsin. Hakikati olduğu gibi görmek.. Yani bozguncu olmak.. Evet bozgunculuk denen şey budur, bundan doğar. Siz kelimelerle zehirlenen adamsınız, onun için size eksiksiniz dedim. Yeni adamın realizmi başkadır. Elinde bulunan bu mal, bu nesne ile, onun bu vasıflarıyla ben ne yapabilirim? İşte sorulacak sual!

h) Eserin, okunan diğer eserlerle değişik başlıklarda (tür, yer, zaman, konu, çatışma vs.) karşılaştırılması.
Doğu-Batı meselesiyle yakından ilgilenen bu roman Reşat Nuri Güntekin’in, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun eserleriyle benzerlikler taşır. Fakat ayrılan nokta Ahmet Hamdi Tanpınar’ın durumu, diğer yazarlar Doğu lehine yorumlarken Batı lehine yorumlamasıdır.


I) Eserdeki dil ve anlatım özellikleri:
Eserde Osmanlıca ve Farsça kelimelere sıkça başvurulmuştur. Dili ağır fakat anlatımı akıcıdır.
Romanda birçok anlatım tekniği kullanmış ve bu tekniklerle olayların aktarımı güçlendirilmiştir. Özellikle kullanılan tekniklerden en önemlisi hicivdir. Bunun yanında, geriye dönüş tekniği, otobiyografi tekniği, öyküleme ve sahneleme teknikleri de kullanılmıştır.  Hicvi daha çok toplumdaki bozukluklar eleştirilirken kullanılır. O dönemlerdeki toplumumuzun özellikleri gerçekçi bir dille hicvediliyor.Tanpınar, hiciv yaparken içine gülmece de katmaktadır ki zaten gülmece olmadan hicivden söz edilemez. Öyküleme ve sahneleme teknikleri ise absürt olayların okuyucunun gözünde canlandırmak ve yorumu okuyucuya bırakmak amacı ile kullanılmıştır. Otobiyografi ve geriye dönüş teknikleri ise şu an yaşanan olayların geçmişte yaşananların getirisi olduğunu belirtmek ve geriye dönerek romanı ilgilendiren konulara değinmek için kullanılmıştır.
Romanda geriye dönüş tekniği birçok yerde öyküleme tekniği ile beraber kullanılmıştır. Bu tekniğe en bariz örnek olarak romanın başında Hayri İrdal’ın anlattıkları örnek verilebilir. Romanın başında okuyucunun merak duygusu kamçılanır ve roman ilerledikçe Hayri İrdal eskileri, anlatmaya başlar. Hayri İrdal romanın başında Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nden, Halit Ayarcı’dan, Ahmet Zamani Efendi’den ve romanın ileriki bölümde değineceği birçok karakter ve mekândan bahseder ve böylece okuyucunun merakının artmasını sağlar. Fakat romanın ilerleyen bölümlerinde merak edilen şeyler geriye dönülerek anlatılır. Sonuç olarak geriye dönüş tekniği romanda hem karakterlerin daha iyi anlaşılması hem de olayların pekiştirilmesinde önemli rol oynamaktadır. Olayların pekiştirilmesiyle de romanda okuyucuya rahat bir okuma olanağı sağlamıştır.

Romanda işlenen konuların çeşitliliği kadar, eserin anlatım tekniklerinde/tarzlarında da çeşitlilik vardır. Eserde hiciv, mizah, abes, alegori ve oyunla ilgili anlatım unsurlarını görmek mümkündür. Ama bu unsurlar eserde ironinin gereği olarak ortaya çıkmaktadır. Eserin omurga veya çatı olarak nitelendirebileceğimiz anlatım tarzı ironidir.

i)Bakış Açısı: (Anlatıcı)
Romanın anlatıcısı ve başkarakteri Hayri İrdal’dır.


j) Eleştiri: Saatleri Ayarlama Enstitüsü okuduğum en iyi romanlardan biriydi. Bunun sebebi en küçük şeyden bile birçok anlamın çıkarılabilmesiydi. Karakterlerin çoğu bir kavramı temsil ediyordu ve bu kavram apaçık olarak gösterilmiyor; okuyucunun düşünmesi, anlaması amaçlanıyordu. Çok ustalıklı bir dil kullanılmış fakat dönemimize göre biraz ağır buldum. Buna rağmen nesiller boyu ayakta kalacak kalıcı bir eser olduğunun kanısındayım. Ben bu eseri okurken çok keyif aldım; sürükleyiciliği sayesinde çok kısa sürede bitirdiğim bir kitaptı. Teşekkürler.
Sevgiler...

Yorumlar

  1. ilk eşi Emine olması lazım
    Zehra ile evlenir yazmışsınız

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. tk'da başarılar

      Sil
    2. Evet ilk eşi Emine. Emine öldükten sonra Pakize adlı kadınla evlenir. Zehra, Hayri İrdal'ın kızı.

      Sil
  2. Hayri bey hocası Nuri efendi vefat ettikten sonra değil evinde yaşadığı Abdüsselam efendi vefat ettikten sonra uydurduğu elmas hikayesinden dolayı merhumun çocukları tarafından mahkemeye verilmiştir

    YanıtlaSil
  3. Ben de buna çok şaşırdım.Kitapta böyle bir itham dikkatimi çekmedi fakat düşününce çok da mantıksız gelmiyor :D

    YanıtlaSil
  4. P
    Pakize'nin, eşini Halit Beyle aldattığına dair en ufak bir yorum yapılmamış yazar tarafından.

    YanıtlaSil

  5. Okuyucu böyle bir ilişkiyi düşünebilir , çünkü Pakize ve Halit Ayarcı karakter olarak bir hayli geniş...

    YanıtlaSil
  6. İyi ya idare eder

    YanıtlaSil
  7. Ama o aldatma sahnesi biraz üzdü ve çocuk benzeme sahnesi adam güvenmiş oçun yaptığına bak puhh

    YanıtlaSil
  8. VAQY KAHPLER AYIP MAYIOM

    YanıtlaSil
  9. CUMALİ MADAMDIRRRSS
    3,20 CUMAALİ

    YanıtlaSil
  10. şeftALİ CUM İSLAHİYE GÜLÜ

    YanıtlaSil
  11. MEHMET TEKİN OLARAK KİTABI OKUDUM ON NUMARA KİTAP YEMMİNİME KUREN

    YanıtlaSil
  12. SBL DEOKUDUK OKUMAYIN

    YanıtlaSil
  13. ÖZGE 😊 GICIK KAPTI KİTAPTAN

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

L’ANALYSE DU CHANSON “LE VENT NOUS PORTERA” - NOIR DESIR

Noir Désir est un groupe de rock français originaire de Bordeaux, formé dans les années 1980 et dissous en 2010. Il se compose de Bertrand Cantat (chant, guitare et harmonica), Denis Barthe (batterie), Serge Teyssot-Gay (guitare) et Frédéric Vidalenc (basse) remplacé par Jean-Paul Roy à partir de 1996. Noir Desir - Le Vent Nous Portera Je n'ai pas peur de la route Faudrait voir, faut qu'on y goûte Des méandres au creux des reins Et tout ira bien **Le vent l’emportera 1.STROPHE Dans cette strophe il existe 3 vers de 7 syllabes et un de 5 syllabes donc c’est une strophe irrégulière. Il y a des rimes plats: “route/goute” “reins/bien”. “Reins/bien” sont des rimes pauvres; “route/goute” sont des rimes suffisantes. Cette strophe est une quatrain. On voit allitération en ‘r’. “Je n'ai pas peur de la route” nous montre qu’elle est courageuse; on comprend la naïveté et l’insouciance de la jeunesse. Elle a aussi envie de découvrir de partir à l’a

“SAVAŞ BARIŞTIR ÖZGÜRLÜK KÖLELİKTİR CAHİLLİK GÜÇTÜR”

Sıklıkla tekrarlanan bu sözler George Orwell ’ın kült kitabı, roman türüne  farklı bir boyut katmış olan 1984 ‘e ait. Güncelliğini hiç yitirmeyeceğine inandığım, bizlere bir ikaz lambası olan bu kitap hakkında yorum yapmadan duramadım.  Öncelikle bu kitabın sivrilen özelliği günümüz dünyasının ve geleceğin en yalın gerçeklerini çarpıcı bir şekilde okuyucuyla buluşturması. Birçok yeni kavramla karşılaştığım bu kitap,  çağa ayak uydurabilmiş ve uzun süre raflardan kalkmayacak bir eser. Bağnazlık kavramı ise bu romanın anahtar kelimelerinden. Bağnaz insanlar toplumsal olaylarla yeteri kadar ilgilenemedikleri için kendilerine dayatılan bütün gerçeklere gözleri kapalı inanıyorlar; belki de içten içe işlerine geliyor. Bir nevi at gözlüğü takıyorlar; çarpıtılan gerçekler onların beyinlerine bir flash bellekle aktarılıyor sanki. Böylelikle hiç düşünmelerine gerek kalmıyor; kendi beyinlerini Parti ’ye teslim edip mışıl mışıl uyuyorlar. Kanımca böyle insanların delirmesi y

ÇOK AZ BİLİNEN MÜNAZARA TEKNİKLERİNİ ÖĞRENMEK İSTER MİSİNİZ???

Buyrun gelin!.. Galatasaray Üniversitesi’nde katıldığım bir konferanstan aldığım notları sizin için derledim. Keyifli okumalar… B HSK: Uyuşturucu kullanmak serbest olmalıdır.  Örn: Hollanda’da serbest, Hollanda gelişmiş bir ülke->        Argüman değil,örnek. Bir zevktir, devlet karışamaz             ->   Ne değişecek? Yasak meyve,cezbedici                   -> Nasıl etkilenecek? Bireysel özgürlükKim etkilenecek?                                                           ->       KÖTÜ                   -> İYİ                                           alışkanlık/bağımlılık                                           sağlık problemleri                                           saldırgan davranışlar                                           toplum düzenini bozma Mantık zinciri kurabilmek! Önemli noktaları anlatabilmek! Teknik altyapı soruları sormak ve cevaplandırmak Konu verildikten sonra karşı takımla konuşmak uygun değil! Veri

BAUDELAIRE “AŞIKLARIN ÖLÜMÜ” ŞİİR İNCELEMESİ

Charles Baudelaire (1821 – 1867 ) 19. yüzyılın en önemli Fransız şairlerindendir.  “Aşıkların Ölümü (La Mort Des Amants)” 9 Nisan 1851’de “ Topluluğun Mesajı ”nda  Charles Baudelaire ’in “ Kötülük Çiçekleri ” nin ölümü anlatan 5. bölümünü açmıştır. Şair  ölümün tek gerçeklik olduğunu  göstermiştir.  Aşıkların Ölümü Yatağımız olacak ,hafif kokuyla dolu,  Divanımız olacak ,bir mezar gibi derin;  Bizim için açılmış, en güzel iklimlerin  O garip çiçekleri süsleyecek konsolu.  Son sıcaklıklarını sarf ederek hovarda,  Birer ulu meşale olacak kalplerimiz;  Çifte ışıklarından gidip gelecek bir iz  İkimizin ruhunda, o ikiz aynalarda.  Pembe, lahuti mavi bir akşam saatinde,  Veda'la dolu, uzun bir hıçkırık halinde  Yanacak aramızda bir tek şimşeğin feri;  Nihayet kapıları biraz aralayarak,  Sadık ve şen bir melek gelip uyandıracak  Buğulu aynaları ve ölmüş alevleri Charles Baudelaire La mort des amants Nous aurons de

TEXTE ARGUMENTATIF SUR LES INNOVATIONS TECHNOLOGIQUES

  (version  française)       L‘homme a toujours eu la tentation d’explorer, de créer quelque chose de nouveau, de developper sa façon de vivre et de dépasser ses limites… Actuellement, la presence des innovations technologiques dans nos vies est en plein essor. On peut des lors se poser la question suivante: “ Les innovations technologiques sont-elles nécessaires a l’avenir de l’humanité?” Dans un premier temps on parlera des avantages des innovations technologiques et puis nous montrerons les risques lorsqu’elles sont mal utili sées.        Les innovations technologiques permettent de nombreux avantages pour l’avenir de l’humanite.     Tout d’abord, les innovations technologiques participent au progrès de la médecine. En effet, elles donnent l’occasion aux médecins de mieux analyser les problèmes du patient par consequent les médecins peuvent soigner plus efficacement la maladie. Par exemple, les radiographies, les ultrasons et les IRM permettent l’analyse des maladie

“Pekâlâ, hayat neden yaşamaya değer?” Woody Allen ve Manhattan

Bugün, küçüklüğümden beri hayranı olduğum Woody Allen ’ın filmlerinden Manhattan hakkında yazmak istedim. Manhattan, yapımcılığını Charles H. Joffe 'un, yönetmenliğini Woody Allen 'ın üstlendiği 1979 yapımı bir romantik komedi filmi. Oyuncu kadrosu Woody Allen, Diane Keaton, Michael Murphy, Mariel Hem ingway, Meryl Streep ve Anne Byrne ’dan oluşuyor.   42 yaşında olan Isaac Davis (Woody Allen) televizyon işinden bir roman yazmak için ayrılmış bir adamdır. 17 yaşında, kendisine aşık olduğunu söyleyen Tracy adında güzel bir kızla çıkar. Fakat sonrasında en yakın arkadaşının metresi Mary’le tanışır (Diane Keaton) ve ondan çok etkilenir. Mary Wilke her şeyi karıştıran élément pérturbateur ’dür. Agresif ve nevrotik bir gazetecidir. Birlikte güzel zaman geçirirler ama en son sahnede Isaac’in peşinden koştuğu kadın 17 yaşındaki Tracy’dir. Film Gershwin’in Rhapsody in Blue ’suyla başlar ve bu süreçten Manhattan’ı gösterir. Uzun bir süre boyunca bu şehri ve ka

Pablo Neruda “Bu Gece En Hüzünlü Şiiri Yazabilirim” Şiir İncelemesi

Asıl adı Ricardo Eliezer Neftali Reyes Basoalto olan şair ve yazar Pablo Neruda , 12 Temmuz 1904 tarihinde Şili- Parral’da dünyaya gelmiştir. Babası bir demiryolu işçisi olan Neruda’’nın, annesi bir öğretmen olup; daha  çok küçük yaşta iken vefat etmiştir.  Pablo Neruda, edebiyata olan yatkınlığını diğer şair ve yazarlara oranla çok daha küçük bir yaşta belli etmiştir. Bu Gece En Hüzünlü Şiiri Yazabilirim Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim Şöyle diyebilirim: gece yıldızla dolu  Ve yıldızlar, masmavi titreşiyor uzakta Şakıyarak dönüyor gökte gece rüzgarı. 1-5. mısralar Şiir “Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim” dizesiyle başlıyor ve tüm şiir boyunca tekrar ediyor.  Gece hayali bir öge. Gece hem güzel hem de aldatıcı olabilir, Neruda burada ilişkisini geceye benzetmiş olabilir. “S” aliterasyonu gecenin sessizliğini yansıtıyor.  Bu dizeler aynı zamanda doğanın görüntülerini içeriyor: “yıldız, rüzgar, gök”   Bu görüntüler hatıralarına ve şu anki

"Hey Cesur Yeni Dünya ki içinde böyle insanlar var!"

Aldous Huxley 26. Yüzyılın distopyasını anlatır Cesur Yeni Dünya'da. Hazcılık ilkesine göre hareket eden bir toplum yaratılmıştır. Toplum her açıdan kontrol altında tutulmuştur. Üreme, bedensel zevkler, insan ilişkileri... hepsi mükemmelleştirilmiştir. Mükemmelleştirilirken ise insani yanından uzaklaşmıştır. Yeni Dünya'da tanrı Ford'dur. Her şey belirli bir kurallar bütününe göre düzenlenmiş, insanlar sisteme uydurulmuş, uyuşturulmuştur. Manevi değerler ise yok olmuştur. Aile yoktur. Felsefe, sanat, edebiyat hepsi tehdit olarak algılanıp hafızalardan silinmiştir. Herkesin kesin olarak mutlu olduğu bir dünya vardır. Tek amaç stabil kalmaktır. "İstikrar" dedi Denetçi, "istikrar". Toplumsal istikrar olmadan uygarlık olmaz. Bireysel istikrar olmadan da toplumsal istikrar olmaz." Cesur Yeni Dünya toplumsal refahın bilimle, hipnodedyayla-uykuda eğitimle-, toplu doğumlarla, sınırsız tüketimle, mutluluk veren soma hapıyla, insanlara cins

HERMAPHRODITE

1.  Hermaphrodite   is used to describe any person incompatible with the biological   gender binary but in medicine, it has recently been replaced by   intersex. 2.  Humans with typical reproductive organs but atypical clitoris/penis are called pseudohermaphrodites in medical literature.  3.  Pseudohermaphroditism also refers to a human possessing both the clitoris and testicles. 4.  This typically means that the organs on the inside are of one sex, while the organs on the outside are of another sex; for example, a hermaphrodite might have a penis and testicles, but inside, there are ovaries and possibly a uterus. 5.  In more rare cases, the chromosomes say a person is male or female, but the genitals say otherwise. 6.  In many of these cases, the doctors aren’t sure which genitalia the person has a